Prostat Kanseri

21.03.2024

PROSTAT KANSERİ TANI VE TEDAVİSİ

Prostat kanseri erkeklerde prostat bezi hücrelerinde başlayan bir kanser türüdür. Prostat bezi erkek üreme sisteminin bir parçası olup, idrar torbasının hemen altında yer alır ve sperm sıvısının bir bölümünü üretir. Prostat kanseri genellikle yavaş gelişir ve başlangıçta prostat bezinin sınırları içinde kalabilir, bu durumda ciddi sağlık sorunlarına neden olmayabilir. Ancak bazı durumlarda daha agresif olarak büyüyebilir ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir (metastaz). Erken teşhis prostat kanseri tedavisinde önemli bir faktördür. Yaş, genetik faktörler ve yaşam tarzı gibi çeşitli risk faktörleri bu kanser türünün gelişiminde rol oynayabilir. Erken evrelerde genellikle belirti vermezken, ilerleyen dönemlerde idrara çıkma güçlükleri, pelvik ağrı ve bazen kanlı idrar gibi belirtiler gösterebilir. Erken teşhis ve uygun tedavi ile prostat kanseri, kontrol altına alınabilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bu nedenle, erkeklerin düzenli sağlık kontrolleri yapmaları ve risk faktörleri konusunda bilinçli olmaları önemlidir.

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Prostat kanseri risk faktörleri, hastalığın gelişme olasılığını artıran çeşitli faktörlerdir. Bazı risk faktörleri değiştirilebilirken, bazıları kişinin kontrolü dışındadır. Prostat kanserinin en önemli risk faktörleri:

Yaş: Yaş ilerledikçe prostat kanseri riski artar. Çoğu vaka 50 yaş üzerindeki erkeklerde görülür.

Aile Geçmişi: Eğer birinci derece akrabalarında (baba, erkek kardeş) prostat kanseri varsa, bir kişinin bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir.

Irk/Etnik Köken: Afrika kökenli Amerikalı erkeklerde prostat kanseri daha sık görülür ve genellikle daha agresif seyreder. Asya kökenli erkeklerde ise daha az yaygındır.

Genetik Faktörler: Bazı genetik değişiklikler özellikle BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonları, prostat kanseri riskini artırabilir.

Beslenme: Yüksek yağ içerikli diyetler ve kırmızı et tüketiminin fazla olması prostat kanseri riskini artırabilir.

Sigara: Sigara içmek prostat kanserinin daha agresif formuna yakalanma riskini artırabilir.

Obezite: Obezitenin prostat kanserinin daha agresif formuna yakalanma riskini artırabileceği düşünülmektedir.

Çevresel Faktörler: Kimyasallara maruz kalmak gibi bazı çevresel faktörler prostat kanseri riskini etkileyebilir.

Hormon Düzeyleri: Testosteron gibi erkek hormonlarının yüksek seviyeleri, prostat kanseri riskini etkileyebilir.

Sedanter Yaşam Tarzı: Fiziksel olarak aktif olmamak, prostat kanseri riskini artırabilir.

Bu faktörlerin her biri tek başına prostat kanseri riskini belirlemez, ancak birlikte değerlendirildiklerinde riskin anlaşılmasına yardımcı olabilirler. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve düzenli sağlık kontrolleri, riski azaltmada önemli adımlar olabilir.

Resim 1. Prostat kanseri yaşlı bireylerde idrar yapmada zorlanma, idrar sıçratma kuvvetinin azalması ve alt karında ağrı gibi şikayetlere yol açabilir.

NASIL GELİŞİR?

Prostat kanseri prostat bezinin hücrelerinde anormal ve kontrolsüz bir hücre büyümesiyle karakterizedir. Bu kanser türünün gelişim mekanizmaları karmaşık ve tamamen anlaşılmış değildir, ancak genetik, çevresel ve hormonal faktörlerin bir kombinasyonunun rol oynadığı düşünülmektedir. Kanser gelişimi genellikle DNA hasarı ve genetik mutasyonlarla başlar. Bu mutasyonlar, hücrelerin anormal bir şekilde bölünmesine ve büyümesine yol açar. Özellikle androjenler (erkek hormonları) gibi hormonal faktörler, prostat hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını etkileyebilir ve bu da kanser riskini artırabilir. Ayrıca, aile geçmişi ve genetik yatkınlık da önemli rol oynayabilir; örneğin, BRCA1 veya BRCA2 gen mutasyonları gibi bazı genetik değişiklikler prostat kanseri riskini artırabilir. Çevresel faktörler ve yaşam tarzı seçimleri, özellikle diyet ve fiziksel aktivite düzeyleri de kanser gelişimini etkileyebilir. Ancak prostat kanserinin gelişiminde birden fazla faktörün etkileşimi söz konusudur ve bu etkileşimlerin detayları henüz tam olarak çözümlenmemiştir. Bu nedenle prostat kanseri araştırmaları, hastalığın daha iyi anlaşılması ve etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için devam etmektedir.

BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Prostat kanseri başlangıç aşamalarında genellikle belirti vermez, ancak kanser büyüdükçe veya ilerledikçe çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir.

Prostat kanserinin yaygın bulguları:

İdrar Yapmada Zorluk: İdrar akışının zayıflaması, kesik kesik idrar yapma veya idrar yapmaya başlamada güçlük meydana gelebilir..

Sık İdrara Çıkma İhtiyacı: Özellikle gece sık idrara çıkma ihtiyacı olabilir.

Acil İdrar İhtiyacı: Aniden ve şiddetle idrara çıkma ihtiyacı hissedilebilir.

İdrarda veya Spermde Kan: İdrar veya menide kan görülmesi olabilir.

Ağrılı İdrar Yapma veya Boşalma: İdrar yaparken veya cinsel ilişki sırasında ağrı olabilir.

Pelvik Bölgede Sürekli Ağrı: Kalça, pelvis veya bel bölgesinde sürekli ağrı veya rahatsızlık olabilir.

Ereksiyon Güçlüğü: Cinsel ilişki için yeterli ereksiyonun sağlanamaması veya sürdürülememesi durumu olabilir.

İleri Aşamalarda Belirtiler: Kanser özellikle kemiklere yayılmışsa ilerlediğinde kemik ağrısı gibi daha ciddi belirtiler ortaya çıkabilir.

Bu belirtiler her zaman prostat kanserinin varlığını göstermez ve başka sağlık koşulları tarafından da ortaya çıkabilir. Ancak bu tür belirtiler yaşayan erkeklerin bir hekime başvurmaları önemlidir. Erken teşhis prostat kanseri tedavisinde çok önemli bir rol oynar.

TANISI NASIL KONULUR?

Prostat kanseri tanısında ilk adım genellikle bir doktor tarafından yapılan fiziksel muayene ve özellikle rektal muayene ile başlar. Bu muayenede doktor, prostatın boyutunu, şeklini ve dokusunu hissederek anormallikleri tespit edebilir. Prostat spesifik antijen (PSA) testi, kandaki PSA düzeylerini ölçerek kanser belirtileri için başka bir önemli araçtır; yüksek PSA seviyeleri prostat kanseri olasılığını gösterebilir ancak kesin olmayabilir ve yanlış pozitif sonuçlara yol açabilir. Anormallikler tespit edilirse, daha kesin bir teşhis koymak için genellikle bir prostat biyopsisi yapılır. Biyopsi sırasında prostat dokusundan küçük örnekler alınır ve mikroskop altında kanser hücrelerinin varlığı için incelenir. Görüntüleme testleri, örneğin transrektal ultrasonografi (TRUS) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRI), prostatın ve çevre dokuların daha detaylı görüntülenmesinde kullanılabilir. Bu testler kanserin varlığını, derecesini ve yayılımını anlamak için birlikte kullanılır ve tanı sürecinde kritik öneme sahiptirler. Bu tanı yöntemleri erken evrede prostat kanserini tespit etmek ve uygun tedavi seçeneklerini belirlemek için hayati öneme sahiptir.

PATOLOJİK TİPLERİ NELERDİR?

Prostat kanseri, histolojik özelliklerine göre birkaç patolojik tipe ayrılır. Bu tipler, kanser hücrelerinin mikroskop altında görünüşüne ve kanserin nasıl geliştiğine dayanır.

Prostat kanserinin en yaygın patolojik tipleri:

Adenokarsinom: Prostat kanserlerinin çoğu adenokarsinomdur. Bu tip prostat bezinin salgı yapan hücrelerinden kaynaklanır. Adenokarsinomlar genellikle prostatın dış kısımlarında başlar ve yavaş yavaş büyür.

Duktal Adenokarsinom: Prostatın kanal yapılarından kaynaklanan bu tür, daha agresif bir seyir izleyebilir ve daha az yaygındır.

Müsinöz Adenokarsinom: Bu tür mukus üreten hücrelerden gelişir ve prostat kanserlerinin nadir bir formudur.

Küçük Hücreli Karsinom: Çok nadir görülen bir tür olup, genellikle çok agresif bir seyir gösterir. Küçük hücreli karsinom akciğer kanserinde daha yaygın olarak görülen bir türdür, ancak prostat kanserinde de görülebilir.

Skuamöz Hücreli Karsinom: Prostat kanserlerinin nadir bir türüdür ve epidermal hücrelerden kaynaklanır. Bu tür genellikle daha agresif bir seyir izler.

Prostat kanserinin patolojik tipi, tedavi seçeneklerinin ve prognozun belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle biyopsi sonuçlarının doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve kanserin türünün belirlenmesi kritik önem taşır. Her bir türün biyolojik davranışı ve tedaviye yanıtı farklı olabilir. Bu bilgiler hasta için en uygun tedavi planının oluşturulmasında kullanılır. Prostat kanseri tedavisinde ve tanısında bazı reseptörler ve biyolojik işaretçiler kritik öneme sahiptir. Bu reseptörler, kanser hücrelerinin davranışını ve tedaviye yanıtlarını etkileyebilir. En önemlisi, androjen reseptörleri (AR) prostat kanserinin gelişimi ve ilerlemesi için merkezi bir rol oynar. Prostat kanseri hücreleri genellikle androjenlere (erkek hormonlarına, özellikle testosterona) duyarlıdır ve bu hormonlar, kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını teşvik edebilir. Bu nedenle hormon tedavileri genellikle androjen reseptörlerini hedef alır ve bu hormonların etkilerini bloke eder ya da androjen üretimini azaltır. Bazı durumlarda, p53 gibi tümör baskılayıcı genler ve PTEN gen kaybı gibi diğer moleküler işaretçiler de prostat kanserinin agresifliği ve prognozu hakkında bilgi sağlayabilir. Bu reseptörler ve işaretçilerin anlaşılması, prostat kanserinin daha iyi yönetilmesine yardımcı olur ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesinde önemli rol oynar.

Resim 2. Prostat kanseri tanısı için PSA düzeyi, parmakla yapılan muayene, MRG ve biyopsi yapılır.

TÜMÖR EVRELEMESİ NASIL YAPILIR ?

Prostat kanserinde tümör evrelemesi, kanserin yaygınlığını ve ilerleme derecesini belirlemek için yapılır. Bu süreç, kanserin prostat içindeki yerini, prostatın ötesine yayılıp yayılmadığını ve diğer organlara metastaz yapıp yapmadığını anlamak için kullanılır. Evreleme genellikle aşağıdaki kriterlere göre yapılır:

TNM Sistemi: Prostat kanserinin evrelemesinde yaygın olarak kullanılan TNM (Tümör, Nodal, Metastaz) sistemi, tümörün boyutu ve yayılma derecesi (T), yakın lenf nodlarına yayılımı (N) ve uzak organlara metastaz (M) olup olmadığını değerlendirir.

T Kategorisi (Tümör): Tümörün prostat bezindeki boyutunu ve yerel yayılımını değerlendirir. T1'den T4'e kadar değişir, T1 en küçük yerel tümörleri, T4 ise komşu organlara yayılan büyük tümörleri temsil eder.

N Kategorisi (Nodal): Kanserin bölgesel lenf nodlarına yayılıp yayılmadığını gösterir. N0, lenf nodlarında kanser bulunmadığını; N1, lenf nodlarında kanser olduğunu gösterir.

M Kategorisi (Metastaz): Kanserin vücudun diğer kısımlarına, örneğin kemiklere veya diğer organlara yayılıp yayılmadığını belirtir. M0, uzak metastazın olmadığını; M1, metastazın olduğunu gösterir.

Gleason Skoru: Prostat kanserinin derecesini belirlemek için biyopsi örneklerine dayalı olarak Gleason skoru kullanılır. Bu skor kanser hücrelerinin mikroskop altında ne kadar anormal göründüğünü değerlendirir. İki en yaygın desenin dereceleri toplanarak 2'den 10'a kadar bir skor elde edilir. Daha yüksek Gleason skorları, daha agresif kanseri gösterir.

PSA Seviyesi: Prostat kanseri evrelemesinde kan testleri ile ölçülen Prostat Spesifik Antijen (PSA) seviyesi de dikkate alınır. Yüksek PSA seviyeleri, daha ileri evre kanseri gösterebilir.

Bu evreleme bilgileri doktorların prostat kanserinin yaygınlığını anlamalarına, tedavi seçeneklerini belirlemelerine ve hastanın prognozunu değerlendirmelerine yardımcı olur. Her hastanın durumu benzersizdir ve evreleme sonuçları, kişiselleştirilmiş tedavi planının temelini oluşturur.

EVRELERE GÖRE TEDAVİ NASIL YAPILIR?

Prostat kanseri tedavisi, kanserin evresine bağlı olarak değişir ve kişiye özel bir yaklaşım gerektirir. Tedavi seçenekleri kanserin yayılım derecesi, hastanın genel sağlık durumu ve tercihleri dikkate alınarak belirlenir. İşte prostat kanserinin farklı evrelerine göre genel tedavi yaklaşımları:

Evre I (Erken Evre):

Aktif İzleme: Kanser çok yavaş büyüyor veya hiç büyümüyor olabilir, bu nedenle bazı durumlarda tedaviye hemen başlamak yerine düzenli takip tercih edilebilir.

Radikal Prostatektomi: Prostat bezinin cerrahi yolla tamamen çıkarılması işlemidir.

Radyasyon Tedavisi: Kanser hücrelerini yok etmek için yüksek enerjili ışınlar kullanılır.

Evre II (Lokal İleri Evre):

Radikal Prostatektomi ve bazen lenf nodlarının da çıkarılması gerekebilir.

Radyasyon Tedavisi, bazen hormon tedavisi ile birlikte kullanılabilir.

Hormon Tedavisi: Androjen deprivasyon terapisi (ADT), kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli olan erkek hormonlarını (androjenleri) bloke eder veya azaltır.

Evre III (Lokal İleri Kanser):

Radyasyon Tedavisi ve Hormon Tedavisi birlikte kullanılır.

Bazı durumlarda Radikal Prostatektomi yapılabilir, ancak genellikle diğer tedavi yöntemleri tercih edilir.

Evre IV (Metastatik Kanser):

Hormon tedavisi kanserin ilerlemesini yavaşlatmak için kullanılır.

Kemoterapi; özellikle hormon tedavisine dirençli ve daha agresif kanser tipleri için uygulanabilir.

Yeni Nesil Antiandrojen Tedavileri; metastatik hastalıkta kullanılır.

Radyasyon Tedavisi veya Cerrahi; belirli semptomları hafifletmek veya kontrol altına almak için uygulanabilir.

Destekleyici Bakım; Ağrı yönetimi ve yaşam kalitesini artırmak için destekleyici tedaviler.

Her evrede tedavi hasta için en uygun olanı seçmek üzere doktor ve hasta arasında detaylı bir görüşme ve değerlendirme gerektirir. Tedavi kararları hastanın yaşı, genel sağlık durumu, kanserin özellikleri ve kişisel tercihlerine göre kişiselleştirilir. Tedavi süreci boyunca düzenli takip ve değerlendirme de önemlidir, çünkü kanserin seyri ve tedaviye yanıt değişebilir.

Resim 3. Prostat kanseri tedavisi erken evrede cerrahi ve radyoterapi, ileri evrede ise hormon azaltıcı ilaçlarla yapılmaktadır.

TEDAVİDE KULLANILAN İLAÇLAR NELERDİR?

Prostat kanserinin tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar ve tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu tedaviler kanserin evresine, hastanın genel sağlık durumuna ve kanserin biyolojik özelliklerine bağlı olarak değişebilir.

Prostat kanserinde kullanılan başlıca tedavi türleri ve ilaçlar:

Kemoterapi

Dosetaksel: Genellikle metastatik prostat kanseri için kullanılır.

Kabazitaksel: Dirençli veya daha önce tedavi görmüş metastatik prostat kanseri durumlarında tercih edilir.

Mitoksantron: Ağrı yönetimi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla kullanılır.

Hormonal Terapiler

LHRH (Luteinizing Hormone-Releasing Hormone) Analogları: Leuprolide, Goserelin, Triptorelin gibi ilaçlar testosteron üretimini baskılar.

Antiandrojenler: Bikalutamid, Flutamid, Enzalutamid gibi ilaçlar androjen reseptörlerini bloke eder.

CYP17 İnhibitörleri: Abirateron kanser hücrelerinin androjen üretimini engeller.

GnRH Antagonistleri: Degarelix hormon üretimini hızlı bir şekilde baskılar.

Akıllı İlaç Tedavileri (Hedefe Yönelik Tedaviler)

PARP İnhibitörleri: Olaparib ve Rucaparib, BRCA mutasyonu taşıyan ve belirli kriterlere uyan hastalarda kullanılır.

PSMA'ya Yönelik Tedaviler: Prostat spesifik membran antijenine (PSMA) yönelik radyoligand terapileri.

İmmünoterapiler

Sipuleucel-T: İlk FDA onaylı kanser aşısı özellikle minimal semptom gösteren metastatik prostat kanseri hastalarında kullanılır.

Checkpoint İnhibitörleri: Pembrolizumab, PD-1 veya PD-L1 inhibitörleri olarak bilinir ve MSH-H durumunda kullanılır.

Diğer Tedaviler

Radyum-223: Kemik metastazı olan prostat kanseri hastalarında kullanılan radyoaktif bir tedavidir.

Bu ilaçlar ve tedaviler hastanın bireysel durumuna ve tedaviye yanıtına göre özelleştirilir. Tedavi sürecinde doktorlar ve hastalar ilaçların yan etkilerini, etkinliklerini ve hastanın yaşam kalitesini dikkate alarak tedavi seçeneklerini değerlendirirler. Tedavi planı kanserin doğasına ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak sürekli olarak gözden geçirilir ve gerekirse ayarlamalar yapılır.

İYİLEŞME SONRASI TAKİP NASIL YAPILMALIDIR ?

Prostat kanserinden iyileşme sonrası takip, hastalığın nüksetme riskini azaltmak ve erken müdahale sağlamak için hayati önem taşır. Takip genellikle düzenli aralıklarla yapılan Prostat Spesifik Antijen (PSA) testleri ile başlar. PSA düzeylerinin yakından izlenmesi, kanserin yeniden ortaya çıkma ihtimaline karşı erken uyarı sağlar. Ayrıca hastaların düzenli fiziksel muayeneleri ve gerekirse rektal muayeneleri yapılır. Bu muayenelerde herhangi bir anormallik belirtisi aranır. Tedaviden sonraki ilk birkaç yıl boyunca, genellikle üç ila altı ayda bir PSA testi yapılır. Zamanla kanserin nüksetme riski azaldıkça, bu testlerin sıklığı azaltılabilir. Ayrıca, tedavinin yan etkilerini yönetmek ve genel sağlık durumunu optimize etmek için düzenli takipler yapılır. Bu takipler sırasında, yaşam tarzı değişiklikleri, beslenme ve egzersiz gibi konularda danışmanlık da sağlanabilir. Hastanın herhangi bir yeni semptom veya endişesi varsa, bu durumlar hemen sağlık uzmanlarına bildirilmelidir. Kapsamlı bir takip programı hastanın sağlığının korunmasına ve yaşam kalitesinin en üst düzeye çıkarılmasına yardımcı olur.