İmmunoterapiler

21.03.2024

KANSER TEDAVİSİNDE İMMÜNOTERAPİ İLAÇLARI

İmmünoterapi kanser dahil olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan yenilikçi bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi hastanın kendi bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıkla mücadele etmesine yardımcı olur. Kanser tedavisinde immünoterapi normalde kanser hücrelerini tanıyıp yok edemeyen bağışıklık sistemini aktive eder ve güçlendirir. Bu kanser hücrelerinin yüzeyindeki spesifik proteinlere yönelik antikorlar geliştirerek veya bağışıklık hücrelerini kanser hücrelerine karşı daha etkili hale getirerek gerçekleştirilebilir. İmmünoterapinin avantajları arasında hedefe yönelik tedavi olması, yan etkilerinin geleneksel tedavilere göre farklı ve bazen daha az olması yer alır. Ayrıca immünoterapi bazı durumlarda kanser hücrelerine karşı uzun süreli bir bağışıklık yanıtı geliştirebilir bu da kanserin tekrarlama riskini azaltabilir. İmmünoterapi, özellikle melanom, akciğer kanseri ve bazı lenfomalar gibi kanser türlerinde etkili olmuş ve kanser tedavisinde önemli bir ilerleme olarak kabul edilmektedir.

Resim 1. İmmün sistemde görevli çok sayıda farklı hücre ve molekül vardır.

İMMÜNOTERAPİ TEDAVİ ÇEŞİTLERİ NELERDİR ?

İmmünoterapi bağışıklık sistemini harekete geçirerek kanser gibi hastalıklarla mücadele etmeyi amaçlayan tedavi yöntemlerinin genel adıdır. Bu tedaviler, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanıyıp yok etmesine yardımcı olur. İmmünoterapinin çeşitli tedavi türleri, aşağıda ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır:

İmmün Kontrol Noktası İnhibitörleri: Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminden kaçmasını sağlayan proteinleri (checkpointları) hedef alır. Checkpoint inhibitörleri, PD-1, PD-L1 ve CTLA-4 gibi proteinleri bloke ederek, bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı daha etkili bir şekilde çalıştırır. Bu ilaçların örnekleri arasında pembrolizumab (PD-1 inhibitörü), nivolumab (PD-1 inhibitörü) ve ipilimumab (CTLA-4 inhibitörü) bulunmaktadır.

PD-1/PD-L1 Yolu Blokajı: Programmed cell death protein 1 (PD-1) ve onun ligandı PD-L1, T-hücrelerinin aktivitesini baskılayan bir kontrol noktasıdır. Kanser hücreleri PD-L1'i yüzeylerinde bulundurarak bağışıklık sisteminden kaçabilirler. PD-1 veya PD-L1 inhibitörleri bu etkileşimi bloke ederek T-hücrelerinin kanser hücrelerine saldırmasını sağlar.

PD-1 İnhibitörleri:

Pembrolizumab: Melanom, non-küçük hücreli akciğer kanseri (NSCLC) ve baş-boyun skuamöz hücreli karsinomu da dahil olmak üzere birçok kanser türü için onaylanmıştır.

Nivolumab: Melanom, NSCLC, böbrek hücreli karsinom, Hodgkin lenfoma ve mesane kanseri tedavisinde kullanılır.

PD-L1 İnhibitörleri:

Atezolizumab: Ürotelyal karsinom ve NSCLC tedavisinde kullanılır.

Durvalumab: Özellikle küçük hücreli olmayan akciğer kanseri ve mesane kanseri tedavisinde kullanılır.

CTLA-4 Yolu Blokajı: Cytotoxic T-lymphocyte-associated protein 4 (CTLA-4) da bir kontrol noktasıdır ve T-hücre aktivasyonunu baskılayarak immün yanıtı düzenler. CTLA-4 inhibitörleri bu proteinin bağışıklık sistemi üzerindeki baskılayıcı etkisini engeller bu da T-hücrelerinin kanser hücrelerine karşı daha etkin bir yanıt geliştirmesini sağlar.

İpilimumab: İlk olarak metastatik melanom tedavisinde kullanılmak üzere onaylanmıştır. CTLA-4'ü hedef alarak T-hücre aktivasyonunu artırır.

Checkpoint inhibitörleri kanser tedavisinde önemli bir ilerleme olarak kabul edilir ve çeşitli kanser türlerinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ancak bu ilaçlar spesifik yan etkilere sahiptir ve her hasta için uygun olmayabilir. Bu nedenle, tedavi seçeneklerinin ve ilaçların seçimi, hastanın genel sağlık durumu ve kanser türü dikkate alınarak bireysel olarak değerlendirilmelidir.

Kanser Aşıları: Kanser aşıları, vücudun bağışıklık yanıtını kanser hücrelerine karşı uyarmak için özel olarak tasarlanmıştır. Bu aşılar, genellikle kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan spesifik antijenleri içerir ve bağışıklık sisteminin bu hücrelere karşı saldırı başlatmasını sağlar. Örneğin, sipuleucel-T metastatik prostat kanseri tedavisinde kullanılan bir kanser aşısıdır.

Adaptif Hücre Transferi (ACT): Bu yöntem hastanın kendi bağışıklık hücrelerinin alınması, laboratuvarda genetik olarak değiştirilip güçlendirilmesi ve tekrar hastanın vücuduna verilmesini içerir. CAR T-hücre terapisi, bu yöntemin en bilinen örneğidir ve özellikle bazı kan kanserleri tedavisinde kullanılır. Bu tedavide, T-hücreleri kanser hücrelerine özgü antijenleri tanıyacak şekilde değiştirilir ve daha sonra hastaya geri verilir.

Monoklonal Antikorlar: Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin yüzeyindeki spesifik proteinlere bağlanarak, kanser hücrelerinin büyümesini durdurabilir veya yok edebilir. Bazı monoklonal antikorlar aynı zamanda immün checkpoint inhibitörleri olarak da işlev görür. Örnek olarak, rituximab (B-hücreli lenfomalar için) ve trastuzumab (HER2 pozitif meme kanseri için) verilebilir.

Onkolitik Virus Tedavisi: Bu tedavi kanser hücrelerini enfekte etmek ve imha etmek için genetik olarak değiştirilmiş virüsleri kullanır. Bu virüsler kanser hücrelerini hedef alırken normal hücrelere daha az zarar verir ve aynı zamanda bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı bir yanıt geliştirmesine yardımcı olabilir.

Sitokin Tedavisi: Sitokinler bağışıklık sistemi hücrelerinin iletişim kurmak için kullandığı proteinlerdir. Bu tedavide interferonlar ve interlökinler gibi sitokinler kullanılarak bağışıklık sisteminin yanıtı güçlendirilir. Örneğin, interferon-alfa, bazı kanser türlerinde ve melanomda kullanılır.

İmmünoterapi tedavileri, kanserin türüne, evresine ve hastanın genel sağlık durumuna göre özelleştirilir ve genellikle diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılır. Bu tedaviler kanser tedavisinde önemli bir yenilik olarak kabul edilmekte ve sürekli gelişen bir alan olarak yeni tedavi seçenekleri sunmaktadır.

Resim 2. İmmünoterapiler kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminden kaçmasını engeleyen mekanizmaları etkisizleştirirler.

AVANTAJLARI NELERDİR 

İmmünoterapinin kanser tedavisinde diğer standart tedavilere (kemoterapi, radyoterapi, cerrahi) göre bazı önemli avantajları vardır. Bu avantajlar şunları içerir:

Hedefe Yönelik Tedavi: İmmünoterapi genellikle kanser hücrelerine daha spesifik olarak hedeflenir. Bu sağlıklı hücrelere zarar verme riskini azaltır ve yan etkileri geleneksel tedavilere göre farklı olabilir.

Daha Uzun Süreli Yanıt: İmmünoterapi, bazı hastalarda uzun süreli remisyon sağlayabilir. Bağışıklık sistemi kanser hücrelerini "hatırlar" ve tekrar ortaya çıktıklarında onları hızlı bir şekilde yok edebilir.

Daha Az Yan Etki: İmmünoterapinin yan etkileri genellikle kemoterapi veya radyoterapinin neden olduğu yan etkilere göre daha az şiddetlidir ve farklı niteliktedir. Bu durum hastalar için tedavi sürecini daha tolere edilebilir hale getirebilir.

Metastatik Kanserlerde Etkililik: İmmünoterapi özellikle metastatik veya ileri evre kanserlerde diğer tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda etkili olabilir.

Kişiselleştirilmiş Tedavi: İmmünoterapi hastanın bağışıklık sistemi ve kanserinin özelliklerine göre özelleştirilebilir, bu da kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarına olanak tanır.

Kanser Hücrelerine Karşı Direnç Gelişimi Azalması: Geleneksel tedavilere karşı direnç geliştiren kanser hücreleri, immünoterapiye daha az dirençli olabilir. Bu, tedavinin etkinliğini artırır.

Kombine Tedavi Olanakları: İmmünoterapi, diğer kanser tedavileriyle (kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler, radyoterapi) kombine edildiğinde sinerjik etkiler gösterebilir, bu da tedavi etkinliğini artırabilir.

Bu avantajlar immünoterapinin kanser tedavisinde önemli bir rol oynadığını ve gelecekteki kanser tedavi stratejilerinde merkezi bir yer tutacağını göstermektedir. Ancak immünoterapinin de spesifik yan etkileri ve sınırlılıkları vardır ve her hasta için uygun olmayabilir. Bu nedenle tedavi seçeneklerinin belirlenmesi, hastanın genel sağlık durumu, kanser türü ve evresi gibi faktörlere göre bireysel olarak değerlendirilmelidir.

HANGİ KANSERLERDE ETKİLİDİR ?

İmmünoterapi kanser tedavisinde devrim yaratan bir yaklaşım olmasına rağmen, her kanser türüne aynı etkinlikte yanıt vermemektedir. Bazı kanser türleri immünoterapiye özellikle duyarlıyken, diğerleri daha az yanıt gösterebilir veya yanıtsız kalabilir. İşte bazı örnekler:

İmmünoterapiye Duyarlı Kanserler

Melanom: İmmünoterapinin en etkili olduğu kanser türlerinden biri. Özellikle PD-1 ve CTLA-4 inhibitörleri melanom tedavisinde önemli başarılar göstermiştir.

Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri: PD-1 ve PD-L1 inhibitörleri bu kanser türünde etkili olabilmektedir.

Böbrek Hücreli Karsinom: İmmünoterapi özellikle ileri evre böbrek kanserinin tedavisinde kullanılır.

Baş ve Boyun Kanserleri: Bazı ileri evre baş ve boyun kanserleri, immünoterapiye iyi yanıt verir.

Hodgkin Lenfoma: Özellikle PD-1 inhibitörleri, bu kanser türünde etkili olabilmektedir.

Mesane Kanseri: İmmünoterapi, ileri mesane kanseri tedavisinde kullanılır ve bazı hastalarda etkili olabilir.

İmmünoterapiye Yanıtsız Kanserler

Pankreas Kanseri: Genellikle immünoterapiye yanıtsızdır, bu kanser türü bağışıklık sisteminden kaçınmada etkili mekanizmalara sahiptir.

Glioblastoma: Beyin tümörleri genellikle bağışıklık sistemine karşı koruyucu bir mikroçevre oluşturur ve bu da immünoterapinin etkisini azaltır.

Prostat Kanseri: İmmünoterapinin etkinliği bu kanser türünde sınırlı olabilir, ancak bazı spesifik durumlarda immünoterapi kullanılabilir.

Ovarian (Yumurtalık) Kanseri: Bu kanser türü genellikle immünoterapiye daha az yanıt gösterir.

Kolon Kanseri (Mikrosatellit İnstabilitesi Düşük/MSS): MSS kolon kanseri genellikle immünoterapiye yanıtsızdır, ancak mikrosatellit instabilitesi yüksek (MSI-H) kolon kanserleri daha duyarlı olabilir.

Bu genelleştirmeler, kanser tedavisinde immünoterapinin karmaşık doğasını ve bireysel farklılıkların önemini gösterir. Kanser tedavisinde immünoterapinin etkinliği, kanserin moleküler özellikleri, mikroçevresi ve hastanın genel sağlık durumu gibi birçok faktöre bağlıdır. Bu nedenle tedavi seçenekleri ve stratejileri her hasta için özelleştirilmelidir.

Resim 3. İmmünoterapiler kanser tedavisinde MSI,PD-L1, TMB gibi belirteçleri pozitif veya uygun değerde olan bütün kanser hastalarında kullanılabilir.

İLAÇLARIN UYGULANMA ŞEKLİ, SIKLIĞI VE SÜRESİ

İmmünoterapi ilaçlarının kullanımı, ilacın tipine ve tedavi edilecek kanser türüne göre değişiklik gösterebilir. İmmünoterapi ilaçları genellikle aşağıdaki yollarla uygulanır:

İntravenöz (IV) Uygulama: En yaygın immünoterapi uygulaması intravenöz yoldur. İlaç damar yoluyla doğrudan kan dolaşımına verilir. Bu uygulama, genellikle hastanede veya bir tedavi merkezinde onkoloji hekimi ve hemşireleri tarafından yapılır. Tedavi belirli aralıklarla (örneğin, her 2-3 haftada bir) tekrarlanabilir.

Tedavi Protokolleri: İmmünoterapi ilaçlarının uygulanma sıklığı ve süresi, kanser türüne, ilacın türüne ve hastanın tedaviye verdiği yanıta göre değişir. Bazı tedavi protokolleri, ilacın haftada bir veya daha seyrek aralıklarla verilmesini öngörür.

Tedavi Süresi: Tedavi süresi değişken olup, bazen birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir. Hastanın durumuna ve tedaviye verdiği yanıta göre, tedavi süresi ayarlanabilir.

İmmünoterapi ilaçlarının kullanımı, kanser tedavisinde önemli bir role sahiptir ve bu ilaçların uygulanması, her hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmelidir. Tedavi sürecinde, hastaların doktorları ve sağlık ekibi ile yakın iletişim içinde olmaları ve herhangi bir yan etkiyi derhal bildirmeleri önemlidir.

İMMÜNOTERAPİ İLAÇLARININ YAN ETKİLERİ

İmmünoterapi ilaçları, kanser tedavisinde kullanılan güçlü ilaçlardır ve bağışıklık sistemini modüle ederek çalışırlar. Bu ilaçların yan etkileri genellikle bağışıklık sisteminden kaynaklanır ve geleneksel kemoterapi ilaçlarının yan etkilerinden farklıdır.

Yan Etkiler: İmmünoterapi ilaçlarının yan etkileri, genellikle geleneksel kemoterapinin yan etkilerinden farklıdır ve bağışıklık sistemine bağlı olabilir. Yan etkiler cilt reaksiyonları, yorgunluk, ishal, karaciğer fonksiyon bozuklukları ve daha ciddi otoimmün reaksiyonlar içerebilir.

Düzenli İzleme: İmmünoterapi sırasında, hastalar düzenli olarak izlenir. Kan testleri, görüntüleme testleri ve fiziksel muayeneleri içerebilir. Yan etkilerin yönetimi ve tedaviye verilen yanıtın değerlendirilmesi için bu izleme kritik öneme sahiptir.

Aşağıda immünoterapi ilaçlarının bazı yaygın yan etkileri ve bu yan etkilere yönelik tedavi yöntemleri listelenmiştir:

Yorgunluk: En yaygın yan etkilerden biridir ve hastaların çoğunda görülebilir.

Cilt Reaksiyonları: Kızarıklık, kaşıntı ve döküntü gibi cilt reaksiyonları yaygındır.

Sindirim Sistemi Sorunları: İshal, karın ağrısı ve kolit (bağırsak iltihabı) gibi sindirim sistemi sorunları görülebilir.

Akciğer Sorunları: Pnömonit gibi akciğer problemleri oluşabilir. Bu durum, akciğer dokusunun iltihaplanmasıyla karakterizedir.

Endokrin Sistem Etkileri: Tiroid bezinin işlev bozuklukları, hipofizit (hipofiz bezi iltihabı) ve tip 1 diyabet gibi endokrin sistem etkileri gelişebilir.

Karaciğer Fonksiyon Bozuklukları: Karaciğer enzimlerinde yükselme ve hepatit gibi karaciğer sorunları yaşanabilir.

Otoimmün Reaksiyonlar: İmmünoterapi, bazı hastalarda otoimmün reaksiyonlara (vücudun kendi dokularına saldırması) neden olabilir.

YAN ETKİLERİN TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Destekleyici Tedaviler: Yorgunluk ve cilt reaksiyonları için destekleyici tedaviler uygulanabilir, örneğin cilt kremleri veya yorgunluğu azaltacak aktivite düzenlemeleri.

İlaç Tedavileri: Sindirim sistemi sorunları için anti-ishal ilaçları veya iltihap önleyici ilaçlar reçete edilebilir.

Kortikosteroidler: Ciddi inflamatuar yan etkiler için (örneğin pnömonit veya kolit gibi) kortikosteroidler kullanılabilir.

Tedavi Kesintisi veya Düzenlemesi: Ciddi yan etkiler durumunda, immünoterapi dozunun düşürülmesi veya tedavinin geçici olarak durdurulması gerekebilir.

Hormon Replasman Tedavileri: Endokrin sistem etkileri için, örneğin tiroid veya adrenal bezlerle ilgili sorunlar için hormon replasman tedavileri uygulanabilir.

Özel İlaç Tedavileri: Bazı otoimmün reaksiyonlar veya karaciğer fonksiyon bozuklukları için özel ilaç tedavileri gerekebilir.

Yan etkilerin yönetimi, her hasta için bireysel olarak değerlendirilmelidir. Hastaların yan etkileri doktorlarına bildirmeleri ve tedavi ekibiyle yakın iletişim halinde olmaları önemlidir. İmmünoterapi sırasında düzenli tıbbi izleme, yan etkilerin erken tespiti ve etkili bir şekilde yönetilmesi için kritik öneme sahiptir. Yan etkiler, genellikle ilacın kesilmesi veya dozunun ayarlanmasıyla kontrol altına alınabilir, ancak bazı durumlarda daha agresif tıbbi müdahale gerekebilir.

SONUÇ

İmmünoterapi, kanser tedavisindeki en devrimci ilerlemelerden biri olarak kabul edilir ve bu tedavi yöntemi, kanserle mücadelede yeni bir ufuk açmıştır. Temel olarak immünoterapi, vücudun kendi bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı kullanarak çalışır. Bu yaklaşım, özellikle geleneksel tedavilerin etkisiz kaldığı veya kanserin ileri evrelerinde büyük bir umut kaynağı oluşturmuştur. İmmünoterapi, spesifik olarak kanser hücrelerini hedef alarak sağlıklı hücrelere minimal zarar verme avantajına sahiptir ve bu, yan etkilerin şiddetini azaltabilir. Bazı hastalarda sağladığı uzun süreli remisyonlar, kanser tedavisinde yeni bir dönemin başlangıcını işaret etmektedir. İmmünoterapinin sunduğu kişiselleştirilmiş tedavi seçenekleri, kanser biyolojisinin karmaşıklığını daha iyi anlamamızı sağlamış ve hastalar için daha hedefe yönelik, etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesine olanak tanımıştır. İmmünoterapinin bu başarısı kanser araştırmalarında yenilikçi yaklaşımların önemini vurgulamakta ve gelecekte kanserle mücadelede daha etkili yöntemlerin keşfedilmesine zemin hazırlamaktadır.