Karaciğer Kanseri

21.03.2024

KARACİĞER KANSERİ TANI VE TEDAVİSİ

Karaciğer kanseri karaciğer hücrelerinde kontrolsüz bir şekilde çoğalan anormal hücrelerin oluşturduğu bir kanser türüdür. İnsan vücudundaki en büyük organlardan biri olan karaciğer, vücudun detoksifikasyonu, metabolizma ve sindirim süreçlerinde kritik rol oynar. Bu yüzden karaciğer kanseri, vücut için ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. En yaygın türleri hepatoselüler karsinom ve kolanjiyokarsinomdur. Risk faktörleri arasında hepatit B ve C enfeksiyonları, kronik alkol kullanımı, obezite ve diyabet bulunmaktadır. Erken teşhis, tedavi seçeneklerini ve hastanın sağ kalım oranını önemli ölçüde artırabilir. Bu nedenle risk faktörleri olan bireylerin düzenli sağlık kontrolleri ve karaciğer sağlığını koruyucu yaşam tarzı seçimleri yapmaları büyük önem taşır.

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Karaciğer kanseri risk faktörleri, hastalığın gelişme olasılığını artıran çeşitli etmenleri içerir. Bu faktörler arasında:

Hepatit B ve C Enfeksiyonları: Kronik hepatit B veya C enfeksiyonu, karaciğer kanseri riskini önemli ölçüde artırır.

Siroz: Karaciğerin kronik hastalığı olan siroz, karaciğer kanseri gelişme riskini artırır.

Aile Geçmişi: Karaciğer kanseri olan aile üyeleri, hastalığa yakalanma riskini artırabilir.

Alkol Kullanımı: Aşırı alkol tüketimi, zamanla karaciğere zarar vererek kanser riskini artırabilir.

Obezite ve Diyabet: Obezite ve tip 2 diyabet, karaciğer kanseri riskini artırabilir.

Aflatoksinlere Maruz Kalma: Bazı küflerin ürettiği ve özellikle tahıllarda ve fıstıklarda bulunan aflatoksinler, karaciğer kanseri riskini artırabilir.

Demir Yüklenmesi: Hemokromatoz gibi durumlar karaciğerde demir birikimine neden olabilir ve kanser riskini artırabilir.

Sigara Kullanımı: Sigara içmek de karaciğer kanseri riskini artırabilir.

Bu faktörlerin her biri, karaciğer kanseri gelişimine katkıda bulunabilir. Ancak, bu faktörlerin varlığı mutlaka kansere yol açacağı anlamına gelmez. Her bireyin riski, genetik, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olarak değişkenlik gösterir. Önleyici sağlık önlemleri ve düzenli tıbbi kontroller, riski azaltmada önemli olabilir.

Resim 1. Karaciğer kanserinde halsizlik, kilo kaybı ve sarılık gibi çok sayıda şikayet görülebilir.

NASIL OLUŞUR ?

Karaciğer kanseri gelişim mekanizmaları, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşimlerini içerir. Kanser genellikle karaciğer hücrelerindeki DNA hasarından kaynaklanır. Bu hasar hücre bölünmesini kontrol eden genlerde mutasyonlara yol açabilir, normal hücre büyümesi ve ölüm süreçlerini bozarak kontrolsüz hücre çoğalmasına ve tümör oluşumuna neden olabilir. Hepatit B ve C gibi kronik viral enfeksiyonlar, karaciğer hücrelerinde inflamasyona ve sonunda DNA hasarına yol açabilir. Ayrıca siroz gibi kronik karaciğer hastalıkları, hücrelerin sürekli yenilenmesine ve bu süreçte olası hatalara neden olabilir. Aflatoksin gibi toksinlere maruz kalma, alkol tüketimi ve obezite de DNA hasarını tetikleyerek kanser riskini artırabilir. Bu faktörlerin birleşimi, karaciğerde anormal hücrelerin birikmesine ve sonuçta kansere yol açabilir.

BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Karaciğer kanserinin belirtileri genellikle hastalığın ilerlemiş evrelerinde ortaya çıkar. Bu belirtiler arasında şunlar bulunabilir:

Karın Ağrısı ve Şişkinlik: Özellikle karın üst sağ kısmında ağrı ve rahatsızlık hissi. Karaciğerin büyümesi nedeniyle karında şişkinlik oluşabilir.

Sarılık: Karaciğerin işlevlerini yerine getirememesi sonucunda cilt ve göz aklarının sararması.

Kilo Kaybı ve İştahsızlık: Açıklanamayan ve önemli ölçüde kilo kaybı ve iştah azalması.

Yorgunluk ve Halsizlik: Sürekli bir yorgunluk ve güçsüzlük hissi.

Bulantı ve Kusma: Sindirimle ilgili sorunlar nedeniyle bulantı ve kusma.

Ateş: Düşük seviyeli ateş bazen karaciğer kanseri ile ilişkilendirilebilir.

Karaciğer Büyümesi: Fiziksel muayenede doktor tarafından hissedilebilir bir karaciğer büyümesi.

Karaciğer Fonksiyon Testlerinde Anormallik: Karaciğer fonksiyon testlerinde normallerin dışında sonuçlar.

Bu belirtiler her zaman karaciğer kanseri anlamına gelmez ve başka sağlık problemleri ile de ilişkili olabilir. Eğer bu tür belirtiler yaşanıyorsa, bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Erken teşhis, karaciğer kanseri tedavisinde önemli bir faktördür.

TANISI NASIL KONULUR?

Karaciğer kanserinin tanısı, klinik semptomların değerlendirilmesi, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak konulur. Genellikle hastanın tıbbi öyküsü ve fiziksel muayenesi ile başlanır. Bu aşamada, karaciğer fonksiyon testleri gibi kan testleri yapılır ki bu testler, karaciğerin çalışma durumu hakkında bilgi verir ve kanser belirtilerine işaret edebilir. Ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme testleri, karaciğerdeki anormallikleri ve tümörlerin varlığını tespit etmek için kullanılır. Görüntüleme sonuçlarına dayanarak, şüpheli alanlardan biyopsi yapılabilir; burada, tıbbi bir iğne kullanılarak doku örnekleri alınır ve mikroskop altında incelenir. Karaciğer kanserinin tanısı genellikle biyopsi ile doğrulanır, çünkü bu yöntem tümörün kanserli olup olmadığını ve kanser tipini belirlemede kesin sonuçlar verir. Tanı sürecinde ayrıca, hastanın genel sağlık durumu ve kanserin yayılım derecesi de değerlendirilir.

Resim 2. Karaciğer kanserinde tedavi seçimi hastalığın evresine göre yapılmaktadır.

PATOLOJİK TİPLERİ NELERDİR?

Karaciğer kanserinin çeşitli patolojik tipleri vardır ve bunlar karaciğerdeki farklı hücre türlerinden kaynaklanabilir. En yaygın karaciğer kanseri türleri şunlardır:

Hepatosellüler Karsinom (HCC): Karaciğer kanserlerinin çoğunu oluşturan bu tür, karaciğerin ana hücre türü olan hepatositlerden kaynaklanır. Hepatosellüler karsinom, özellikle kronik hepatit ve siroz hastalarında yaygındır.

Kolanjiokarsinom (Safra Kanalı Kanseri): Safra kanallarının iç yüzeyini kaplayan hücrelerden gelişir. Karaciğer kanserlerinin küçük bir yüzdesini oluşturur ve genellikle safra kanallarının tıkanması gibi belirtilerle kendini gösterir.

Fibrolamellar HCC: Bu nadir hepatosellüler karsinom türü, genç yetişkinlerde daha sık görülür ve genel olarak daha iyi bir prognoza sahiptir. Fibrolamellar HCC, tipik HCC'den farklı mikroskopik özelliklere sahiptir.

Anjiosarkom ve Hemanjiosarkom: Bu çok nadir görülen kanser türleri karaciğerin kan damarlarından kaynaklanır.

Karaciğer Metastazlar Kanseri (Sekonder Karaciğer Kanseri): Karaciğerdeki kanserlerin bir kısmı, vücudun başka bir yerindeki birincil tümörlerden (örneğin, kolon, meme veya akciğer kanseri) kaynaklanan metastazlar yoluyla gelişir.

Her bir patolojik tip farklı klinik özellikler ve tedavi yanıtları gösterir. Bu nedenle, doğru tanı ve etkili tedavi planlaması için kanserin patolojik tipinin belirlenmesi önemlidir. Karaciğer kanserinde, tedavi planlaması ve prognoz belirlemede önemli olan bazı reseptörler ve moleküler markörler vardır. Özellikle hepatosellüler karsinom (HCC) durumunda, kanser hücrelerinin yüzeyinde veya içinde bulunan ve hastalığın davranışını etkileyebilecek çeşitli biyolojik moleküller incelenir. Bunlar arasında Epidermal Büyüme Faktörü Reseptörü (EGFR), Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü (VEGF) ve onun reseptörleri ve Hepatosit Büyüme Faktörü (HGF) ve c-Met reseptörü bulunur. Bu moleküllerin bazıları, tümörün büyümesini, metastaz yapmasını ve kan damarlarını oluşturmasını destekleyebilir. Ayrıca, Programlanmış Hücre Ölümü Protein 1 (PD-1) ve onun ligandı PD-L1 gibi immüno-onkolojik markerlar de, immünoterapi yanıtını belirlemede kullanılır. Bu reseptörlerin varlığı ve aktivitesi, özellikle hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi gibi yeni tedavi seçeneklerinin etkinliğini belirlemede kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, karaciğer kanseri teşhisi konulduğunda, bu reseptör ve markörlerin analizi, hastanın tedavi protokolünün kişiselleştirilmesinde önemli bir rol oynar.

TÜMÖR EVRELEMESİ NASIL YAPILIR ?

Karaciğer kanserinde tümör evrelemesi, kanserin yayılım derecesini ve ciddiyetini belirlemek için kullanılan bir sistemdir. Bu evreleme, kanserin boyutu, karaciğer içindeki yayılımı, lenf düğümlerine ve diğer organlara olan sıçraması gibi faktörlere dayanır. Evreleme sürecinde genellikle aşağıdaki adımlar izlenir:

Tümörün Boyutu ve Sayısı (T): Tümörün boyutu ve karaciğer içinde kaç tane tümör olduğu değerlendirilir. Bu, tümörün "T" kategorisini belirlemek için kullanılır.

Lenf Düğümleri (N): Kanserin yakındaki lenf düğümlerine sıçrayıp sıçramadığına bakılır. Lenf düğümlerinin etkilenmesi, kanserin "N" kategorisini belirler.

Metastaz (M): Kanserin karaciğer dışına, özellikle uzak organlara ve dokulara yayılıp yayılmadığı kontrol edilir. Bu, "M" kategorisini belirler.

Bunun için çeşitli görüntüleme testleri kullanılır, örneğin ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bazen pozitron emisyon tomografisi (PET) taramaları. Bazen biyopsi veya cerrahi sırasında alınan doku örnekleri de evrelemeye katkıda bulunabilir.

Karaciğer kanseri için kullanılan birkaç farklı evreleme sistemi vardır. Bunlardan en yaygın olanı Amerikan Kanser Derneği tarafından kullanılan TNM sistemi ve Barcelona Klinik Karaciğer Kanseri (BCLC) evreleme sistemi. BCLC aynı zamanda hastanın genel sağlık durumu ve karaciğer fonksiyonunu da dikkate alır, bu nedenle tedavi planlamasında sıklıkla tercih edilir. Bu evreleme süreçleri karaciğer kanserinin tedavisini planlamak ve prognozu değerlendirmek için kritik öneme sahiptir. Hastanın evresine göre en uygun tedavi yöntemi (cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, hedefe yönelik tedavi veya immünoterapi) belirlenir.

EVRELERE GÖRE TEDAVİ NASIL YAPILIR?

Karaciğer kanserinde tedavi seçenekleri, hastalığın evresine göre belirlenir ve her evre için farklı tedavi stratejileri uygulanabilir:

Erken Evre (Evre 0 ve A): Bu evredeki tümörler genellikle küçük ve sınırlıdır. Cerrahi olarak tümörün tamamının çıkarılması (rezeksiyon) veya tümörü yok etmek için lokal tedaviler (radyofrekans ablasyonu veya mikrodalga ablasyonu gibi) tercih edilebilir. Bu tedaviler hastalığın ilerlemesini durdurabilir veya yavaşlatabilir.

Orta Evre (Evre B): Bu evrede tümör ya çok büyüktür ya da birden fazla tümör vardır, ancak karaciğerin işlevi iyi durumdadır ve kanser karaciğer dışına yayılmamıştır. Transarteriyel kemoembolizasyon (TACE) gibi lokalize tedaviler bu aşamada yaygın olarak kullanılır. TACE tümörü besleyen kan damarlarını tıkayarak ve kemoterapi ilaçlarını doğrudan tümöre uygulayarak tümörün büyümesini durdurmayı amaçlar.

İleri Evre (Evre C): Bu evrede kanser, karaciğer dışına yayılmış veya kan damarlarına sıçramıştır. Bu durumda, sistemik tedaviler tercih edilir. Hedefe yönelik tedaviler (sorafenib, lenvatinib gibi) ve immünoterapi (nivolumab, pembrolizumab gibi), kanserin yayılmasını yavaşlatmak ve hastanın yaşam kalitesini iyileştirmek için kullanılır.

Son Evre (Evre D): Kanser ciddi şekilde yayılmış ve karaciğer fonksiyonları bozulmuştur. Bu aşamada tedavinin odak noktası, semptomların hafifletilmesi ve hastanın konforunun artırılmasıdır (palyatif bakım). Ağrı kontrolü, beslenme desteği ve diğer destekleyici tedaviler bu evrede önem kazanır.

Karaciğer kanserinin evresine göre tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde, hastanın genel sağlık durumu, karaciğer fonksiyonlarının durumu ve kanserin özellikleri gibi faktörler de göz önünde bulundurulur. Karaciğer nakli de bazı erken evre karaciğer kanseri hastaları için bir seçenek olabilir. Her hasta için en uygun tedavi planı, multidisipliner bir yaklaşımla, onkolog, hepatolog, radyolog ve diğer sağlık profesyonelleri tarafından belirlenir.

Resim 3. Karaciğer kanserinde cerrahi, RF, TAKE ve akıllı ilaç tedavileri uygulanabilir.

TEDAVİDE KULLANILAN SİSTEMİK İLAÇLAR NELERDİR?

Karaciğer kanserinde kullanılan tedavi yöntemleri arasında kemoterapiler, hormonal ilaçlar, akıllı ilaç tedavileri (hedefe yönelik tedaviler) ve immünoterapiler bulunmaktadır. Her bir tedavi türüne örnekler şu şekilde sıralanabilir:

Kemoterapi İlaçları:

Doksorubisin

Sisplatin

5-fluorouracil (5-FU)

Gemsitabine

Oksaliplatin

Akıllı İlaç Tedavileri (Hedefe Yönelik Tedaviler):

Sorafenib: Hepatosellüler karsinom (HCC) tedavisinde kullanılır ve tümör hücrelerinin büyümesini ve yeni kan damarlarının oluşumunu engeller.

Lenvatinib: HCC tedavisinde kullanılan bir diğer hedefe yönelik tedavi seçeneğidir.

Regorafenib: HCC'nin ileri evrelerinde kullanılır ve sorafenibe dirençli vakalar için bir seçenek olabilir.

Kabozantinib: Yine HCC tedavisinde kullanılır ve tümör büyümesine karşı etkilidir.

İmmünoterapiler:

Nivolumab: PD-1 inhibitörü sınıfına ait bir immünoterapi ilacıdır ve bazı HCC hastalarında kullanılır.

Pembrolizumab: Yine PD-1 inhibitörü olup, karaciğer kanseri tedavisinde etkilidir.

Atezolizumab ve Bevacizumab kombinasyonu: PD-L1 inhibitörü ve VEGF inhibitörü kombinasyonu, HCC tedavisinde yeni bir yaklaşım olarak kullanılmaktadır.

Bu ilaçların kullanımı, kanserin evresi, hastanın genel sağlık durumu ve daha önceki tedavi yanıtlarına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Tedavi seçenekleri, her hasta için bireysel olarak, bir onkoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Kanser tedavisinde, bu ilaçların yan etkilerini yönetmek ve hastanın yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmak da önemlidir.

İYİLEŞME SONRASI TAKIP NASIL YAPILMALIDIR ?

Karaciğer kanserinden iyileşme sonrası takip, hastalığın nüksünü erken saptamak ve hastanın genel sağlık durumunu izlemek için hayati önem taşır. Bu süreç genellikle, hastanın tamamlanan tedaviye ve kanserin özgün özelliklerine göre özelleştirilir. Tipik olarak ilk birkaç yıl boyunca 3 ila 6 aylık aralıklarla düzenli tıbbi kontroller yapılır. Bu kontroller, kan testleri (karaciğer fonksiyon testleri ve tümör işaretleyicileri), görüntüleme testleri (ultrason, BT veya MRG gibi) ve fiziksel muayeneleri içerebilir. Ayrıca, hastaların yaşam tarzı değişiklikleri (sağlıklı beslenme, alkol tüketimini azaltma, düzenli egzersiz) yapmaları ve varsa kronik hepatit gibi koşulların yönetimine devam etmeleri teşvik edilir. Herhangi bir yeni semptom veya endişe durumunda hemen doktora başvurmak önemlidir. Takip süreci kanserin türüne, evresine ve tedaviye verilen yanıta bağlı olarak yıllarca devam edebilir. Bu süre zarfında, psikolojik ve sosyal destek de, hastaların iyileşme sürecindeki yaşam kalitelerini artırmak için önemli bir bileşendir.