Böbrek Kanseri
21.03.2024
BÖBREK KANSERİ TANI VE TEDAVİSİ
Böbrek kanseri böbreklerdeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüyerek malign (kötü huylu) tümörler oluşturması durumudur. Böbrekler vücuttaki atıkları süzerek idrar oluşturan, kan basıncını düzenleyen ve çeşitli önemli hormonları üreten ana organlardandır. Böbrek kanseri genellikle tek bir böbreği etkiler, ancak bazı durumlarda her iki böbrekte de kanser gelişebilir. En yaygın türü renal hücreli karsinom (RHK) olarak bilinir ve böbreğin tubüllerinde başlar. Başka bir tür ise ürotelyal karsinomdur ki bu, böbreğin idrar yolu ile bağlantılı kısımlarını etkileyebilir. Böbrek kanseri başlangıçta belirti vermezken, ilerledikçe kanlı idrar, sürekli bel ağrısı ve kilo kaybı gibi belirtiler ortaya çıkarabilir. Erken teşhis, tedavinin başarısı için önemlidir, çünkü kanser yayılmadan önce en iyi tedavi sonuçları elde edilebilir. Tedavi yöntemleri arasında cerrahi, radyasyon tedavisi, kemoterapi, immünoterapi ve hedefe yönelik tedaviler bulunur. Böbrek kanseri, özellikle yaşlı erkeklerde daha yaygındır, ancak genetik faktörler ve yaşam tarzı seçimleri (örneğin, sigara içme) de riski artırabilir. Bu kanser türünün önemi, esas olarak işlevsel öneme sahip böbreklerin kritik rolleri ve erken evrede belirti göstermeme eğilimi nedeniyle tedavi başarısını etkileyebilir olmasıdır.
RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Böbrek kanseri gelişimi için birçok risk faktörü vardır. Bazıları değiştirilebilirken, bazıları genetik veya çevresel etkenlere bağlıdır.
Böbrek kanserinin bilinen başlıca risk faktörleri:
Sigara İçmek: Sigara içenlerde böbrek kanseri riski, içmeyenlere göre daha yüksektir ve sigarayı bırakmak bu riski azaltabilir.
Obezite: Aşırı kilo veya obezite böbrek kanseri riskini artırır.
Yüksek Tansiyon: Hipertansiyon geçmişi olan kişilerde böbrek kanseri riski daha yüksektir.
Ailede Kanser Öyküsü: Böbrek kanseri öyküsü olan ailelerde, risk daha yüksek olabilir.
Belirli İlaçlar ve Tıbbi Durumlar: Uzun süreli ağrı kesici kullanımı veya bazı kronik böbrek hastalıkları böbrek kanseri riskini artırabilir.
Yaş: Böbrek kanseri genellikle 60 yaşın üzerindeki kişilerde görülür.
Cinsiyet: Erkeklerin kadınlara göre böbrek kanserine yakalanma riski daha yüksektir.
Genetik ve Kalıtsal Sendromlar: Von Hippel-Lindau hastalığı, Birt-Hogg-Dubé sendromu ve bazı diğer genetik durumlar böbrek kanseri riskini artırabilir.
Çevresel Maruziyetler: Asbest, kadmiyum ve bazı organik çözücülere maruz kalmak da riski artırabilir.
Böbrek kanseri riski bu faktörlerin bir kombinasyonuna bağlı olabilir. Yaşam tarzı değişiklikleri, özellikle sigarayı bırakmak ve sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak, riski azaltmada önemli olabilir. Ayrıca yüksek risk altında olan bireylerin düzenli sağlık kontrolleri yapması, erken teşhis ve tedavi şansını artırabilir.
Resim 1. Böbrek kanseri kilo kaybı, ağrı ve ateş gibi şikayetlere yol açabilir.
NASIL OLUŞUR ?
Böbrek kanserinin gelişim mekanizmaları karmaşık ve tam olarak çözümlenmemiş olmakla birlikte, genetik mutasyonlar ve çevresel etkilerin birleşimiyle ilişkilendirilir. Böbrek kanseri, genellikle böbreğin küçük kanallarında başlar ve buradaki hücrelerin DNA'sında meydana gelen mutasyonlar nedeniyle kontrolsüz bir şekilde büyüyüp çoğalır. Bu genetik değişiklikler, hücrelerin normal büyüme ve ölüm süreçlerini bozar, bu da anormal hücrelerin birikmesine ve tümör oluşumuna yol açar. Özellikle renal hücreli karsinomda (RHK), von Hippel-Lindau (VHL) genindeki değişiklikler önemli bir rol oynar. Çevresel faktörler, özellikle sigara içimi, kimyasallara maruziyet ve obezite gibi risk faktörleri, böbrek kanseri gelişimini tetikleyebilir. Ayrıca inflamasyon ve hipertansiyon gibi kronik böbrek hastalıkları da kanser gelişim riskini artırabilir. Bu faktörlerin etkileşimi, böbrek kanseri gelişiminde önemli bir rol oynar ve kanserin çeşitli biyolojik davranışlarına katkıda bulunur. Bu nedenle böbrek kanseri üzerine yapılan araştırmalar, hastalığın daha iyi anlaşılmasına ve etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine yöneliktir.
BELİRTİLERİ NELERDİR ?
Böbrek kanseri başlangıç aşamalarında genellikle belirtisiz olabilir, ancak kanser ilerledikçe çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir.
Böbrek kanserinin yaygın belirtileri:
Hematüri (Kanlı İdrar): En yaygın belirtilerden biri, idrarda kanın görülmesidir. Kan, idrarı pembe, kırmızı veya kola rengi yapabilir.
Bel veya Yan Ağrısı: Böbreğin bulunduğu tarafta, genellikle sırtın alt kısmında sürekli ağrı olabilir.
Kilo Kaybı: Açıklanamayan ve istemsiz kilo kaybı olabilir.
Yorgunluk: Sürekli hissedilen yorgunluk veya halsizlik olabilir.
Ateş: Açıklanamayan aralıklı ateş olabilir.
Şişlik veya Kitle: Karın veya böbrek bölgesinde şişlik veya hissedilen kitle olabilir.
Anemi: Halsizlik, solukluk gibi kansızlık belirtileri olabilir.
Gece Terlemeleri: Şiddetli gece terlemeleri görülebilir.
İştahsızlık: Genel iştah kaybı vardır.
Bu belirtiler her zaman böbrek kanserini göstermez ve başka sağlık sorunlarına da işaret edebilir. Ancak bu tür belirtiler yaşayan kişilerin tıbbi değerlendirme için bir doktora başvurmaları önemlidir. Erken teşhis böbrek kanseri tedavisinde çok önemli bir rol oynar.
TANISI NASIL KONULUR?
Böbrek kanseri tanısı genellikle çeşitli tanısal testler ve prosedürler kullanılarak konur. Süreç tipik olarak hastanın semptomları ve tıbbi öyküsüyle başlar. Fiziksel muayenede, doktor karın bölgesinde kitle veya şişlik arayabilir. En yaygın ve etkili tanı araçları arasında görüntüleme testleri bulunur; ultrason, bilgisayarlı tomografi (CT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi yöntemler, böbreklerdeki anormallikleri, kitleleri veya tümörleri tespit etmede kullanılır. Bu görüntüleme testleri tümörün boyutunu, yerini ve olası yayılımını belirlemek için kritik öneme sahiptir. Bazen daha kesin bir tanı koymak veya kanserin türünü belirlemek için böbrekten doku örneği alınması gerekebilir; bu işlem biyopsi olarak adlandırılır ve örneğin mikroskop altında incelenmesiyle gerçekleştirilir. Ayrıca kan testleri ve idrar analizleri, böbrek fonksiyonlarını ve genel sağlık durumunu değerlendirmek için yapılır. Bu kapsamlı değerlendirme, doğru tanının konulmasını sağlar ve uygun tedavi planının belirlenmesine yardımcı olur. Erken teşhis böbrek kanserinin tedavisinde kritik öneme sahiptir, çünkü erken evre kanserler genellikle daha başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.
PATOLOJİK TİPLERİ NELERDİR?
Böbrek kanseri çeşitli patolojik türlere ayrılır ve her bir tür, kanserin köken aldığı hücre tipine ve mikroskopik özelliklerine göre sınıflandırılır.
Böbrek kanserinin en yaygın patolojik türleri:
Renal Hücreli Karsinom (RHK): Böbrek kanserlerinin en yaygın türüdür ve genellikle böbreğin kortikal bölgesindeki tubüler epitel hücrelerinden kaynaklanır.
RHK'nin kendine özgü alt türleri vardır:
Berrak Hücreli RHK: En yaygın RHK türüdür ve genellikle agresif bir seyir izler.
Papiller RHK: İkinci en yaygın türdür ve iki alt tipe ayrılır: Tip 1 ve Tip 2.
Kromofob RHK: Daha nadir görülür ve genellikle daha iyi bir prognoza sahiptir.
Medüller Karsinom: Çok nadir görülen ve genellikle kötü prognoza sahip bir RHK türüdür.
Toplayıcı Kanal Karsinomu (Bellini Kanalı Karsinomu): Nadir görülen, ancak genellikle agresif seyreden bir RHK türüdür.
Ürotelyal Karsinom (Üst Üriner Sistem Kanseri): Bu tür böbreğin pelvisi (böbrek havuzu) ve üreterlerde gelişebilir ve mesane kanserine benzer özellikler gösterir.
Wilms Tümörü (Nefroblastom): Çocuklarda görülen bir böbrek kanseri türüdür ve genellikle iyi bir tedavi yanıtı gösterir.
Sarkomatoid Diferansiyasyonlu Karsinomlar: Bu tür RHK'nin sarkomatoid özellikler gösteren agresif bir varyantıdır.
Böbrek kanserinin patolojik türü tedavi seçeneklerinin ve hastanın prognozunun belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Her tür biyolojik davranış ve tedaviye yanıt açısından farklılık gösterir. Bu nedenle, doğru patolojik tanı, uygun tedavi stratejilerinin belirlenmesi için kritik öneme sahiptir. Böbrek kanserinde özellikle renal hücreli karsinom (RHK) türünde, tedavinin belirlenmesi ve hastalığın seyrinin takibi için bazı moleküler reseptörler ve biyolojik işaretçiler büyük önem taşır. En önemlisi Vascular Endothelial Growth Factor (VEGF) reseptörleridir; VEGF, tümörlerin kan damarı oluşturmasını teşvik eder ve böbrek kanserinin büyümesi ve yayılmasında kritik bir rol oynar. VEGF reseptörlerini hedefleyen ilaçlar RHK tedavisinde kullanılır. Mammalian Target of Rapamycin (mTOR) yolu da RHK'de hiperaktif olabilir ve mTOR inhibitörleri ileri evre RHK tedavisinde kullanılır. Ayrıca, immünoterapi hedefleri olan Programmed Death-1 (PD-1) ve Programmed Death Ligand-1 (PD-L1) reseptörleri, RHK tedavisinde yeni ve etkili seçenekler sunar. Bu reseptörlerin yanı sıra, bazı RHK vakalarında Epidermal Growth Factor Reseptörleri (EGFR) ve Carbonic Anhydrase IX (CAIX) de önemli olabilir. Bu moleküler faktörlerin anlaşılması ve değerlendirilmesi, RHK'nin tanı, tedavi ve hastalığın ilerlemesinin takibinde önemli rol oynar, bu da kişiselleştirilmiş tedavi stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olur.
Resim 2. Böbrek kanseri şüphesi olan kişilerde BT veya MR değerlendirmesi sonrasında biyopsi yapılabilir.
KANSERİNDE TÜMÖR EVRELEMESİ NASIL YAPILIR ?
Böbrek kanserinde tümör evrelemesi, kanserin büyüklüğünü ve yayılımını belirlemek için kullanılan bir süreçtir. Evreleme, tedavi planlaması ve prognoz tahmini için kritik önem taşır. Genellikle TNM (Tümör, Nodal, Metastaz) sistemine dayanır ve aşağıdaki kriterleri içerir:
T (Tümör): Tümörün böbrekteki boyutu ve yerel yayılımını değerlendirir.
T1: Tümör 7 cm'den küçüktür ve sadece böbreğin içindedir.
T2: Tümör 7 cm'den büyük ama yine de sadece böbreğin içindedir.
T3: Tümör böbreğin ana damarlarına veya çevre dokulara yayılmıştır, ancak yakındaki bezleri kapsamaz.
T4: Tümör böbrek bezlerini aşarak çevre dokulara yayılmıştır.
N (Nodal): Bölgesel lenf düğümlerine yayılımı belirtir.
N0: Lenf düğümlerinde kanser yoktur.
N1: Bölgesel lenf düğümlerinde kanser vardır.
M (Metastaz): Uzak metastazın varlığını belirler.
M0: Uzak metastaz yoktur.
M1: Uzak metastaz vardır.
G (Grade): Tümörün derecesi veya ne kadar agresif olduğunu belirtir. Böbrek kanserinde genellikle Fuhrman derecelendirmesi kullanılır, grade 1 en az agresif ve grade 4 en agresif tümörü temsil eder.
Böbrek kanseri evrelemesi, hastalığın tedavi yöntemlerine ve hastanın genel sağkalım oranlarına yönelik tahminlerde bulunmada önemli bir rol oynar. Erken evre böbrek kanseri genellikle cerrahi ile tedavi edilebilirken, ileri evre kanserlerde sistemik tedaviler veya palyatif bakım tercih edilebilir. Evreleme hastanın tedavi sürecini ve takibini yönlendirmek için temel bir faktördür.
EVRELERE GÖRE TEDAVİ NASIL YAPILIR?
Böbrek kanserinin tedavisi kanserin evresine bağlı olarak değişiklik gösterir. Her evre için tedavi yöntemleri farklılık gösterir ve kişinin genel sağlık durumu, yaş ve tedaviye yanıt gibi faktörler de tedavi seçimlerinde rol oynar.
Böbrek kanserinin evrelerine göre genel tedavi yaklaşımları:
Evre I ve II (Lokalize Böbrek Kanseri)
Cerrahi: En yaygın tedavi yöntemi, böbreğin tamamının (radikal nefrektomi) veya bir kısmının (parsiyel nefrektomi) çıkarılmasıdır.
Ablatif Tedaviler: Küçük tümörler için radyofrekans ablasyonu veya kriyoablasyon gibi yöntemler tercih edilebilir.
Evre III (Bölgesel Yayılım)
Cerrahi: Böbreğin ve etkilenen lenf düğümlerinin çıkarılması.
Sistemik Tedaviler: Cerrahi sonrası veya cerrahi yapılamayan durumlarda, hedefe yönelik tedaviler veya immünoterapi kullanılabilir.
Evre IV (Metastatik Böbrek Kanseri)
Hedefe Yönelik Tedaviler: Renal hücreli karsinomun ileri evrelerinde VEGF inhibitörleri (örneğin, sunitinib, pazopanib) ve mTOR inhibitörleri (örneğin, temsirolimus) gibi ilaçlar kullanılır.
İmmünoterapi: PD-1/PD-L1 inhibitörleri (örneğin, nivolumab) gibi immünoterapötik ajanlar.
Cerrahi: Bazen metastazların çıkarılması veya semptom kontrolü için uygulanabilir.
Palyatif Bakım: Ağrı kontrolü ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için destekleyici tedaviler.
Böbrek kanseri tedavisi her hastaya özel bir yaklaşım gerektirir. Tedavi planı, tümörün türüne, hastanın genel sağlık durumuna ve kişisel tercihlerine göre kişiselleştirilir. Ayrıca tedavi sürecinde düzenli takip ve değerlendirme, tedaviye yanıtı izlemek ve gerekirse tedaviyi ayarlamak için önemlidir. Erken evre böbrek kanseri genellikle tedavi edilebilirken, ileri evre kanserlerde tedavi daha zor olabilir ve genellikle hastalığın ilerlemesini kontrol etmeye yönelik olur.
Resim 3. Böbrek kanserinde temel tedavi yöntemi cerrahidir. Son evre hastalarda akıllı ilaç tedavileri kullanılır.
TEDAVİDE KULLANILAN SİSTEMİK İLAÇLAR NELERDIR?
Böbrek kanseri, özellikle renal hücreli karsinom (RHK) tedavisinde, kemoterapiye genellikle iyi yanıt vermez, bu nedenle tedavide daha çok hedefe yönelik terapiler ve immünoterapi ağırlıklıdır.
Böbrek kanserinde kullanılan çeşitli tedavi yöntemleri ve ilaçlar:
Hedefe Yönelik Tedaviler (Akıllı İlaçlar): Tirozin kinaz inhibitörleri (Sunitinib, Pazopanib, Sorafenib, Axitinib), mTOR İnhibitörleri (Temsirolimus, Everolimus), VEGF İnhibitörleri (Bevacizumab) kullanılabilir.
İmmünoterapiler PD-1/PD-L1 İnhibitörleri (Nivolumab, Pembrolizumab, Avelumab) ve CTLA-4 İnhibitörleri (İpilimumab, bazen PD-1/PD-L1 inhibitörleriyle kombinasyon halinde kullanılır) kullanılabilir
Kemoterapi: RHK genellikle kemoterapiye yanıt vermez ve bu nedenle standart bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaz.
Böbrek kanserinde tedavi seçenekleri hastanın genel sağlık durumu, kanserin özellikleri ve evresine göre belirlenir. Tedavi süreci, hastanın yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmayı ve hastalığın ilerlemesini kontrol etmeyi amaçlar. Tedavi planı, düzenli olarak gözden geçirilir ve gerekirse ayarlamalar yapılır.
İYİLEŞME SONRASI TAKİP NASIL YAPILMALIDIR ?
Böbrek kanserinde iyileşme sonrası takip, hastalığın nüksetme ihtimaline karşı erken müdahaleyi sağlamak ve hastanın uzun vadeli sağlığını izlemek için hayati öneme sahiptir. Takip genellikle cerrahi veya diğer tedavi yöntemlerinin tamamlanmasından sonra başlar ve birkaç yıl sürebilir. Bu süreç, düzenli fiziksel muayeneler, kan testleri (böbrek fonksiyon testleri ve gerekirse tümör işaretçileri) ve periyodik görüntüleme testleri (örneğin, bilgisayarlı tomografi (CT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRI) içerir. İlk birkaç yıl boyunca bu kontroller genellikle daha sık yapılır, çünkü nüks riski bu dönemde daha yüksektir. Zamanla hastalık belirtisi göstermeyen hastalar için takip sıklığı azaltılabilir. Hastaların herhangi bir yeni semptom veya endişe durumunda derhal sağlık hizmeti sağlayıcısına başvurmaları önemlidir. Ayrıca tedavinin uzun vadeli yan etkilerini yönetmek ve genel sağlık durumunu optimize etmek için düzenli takipler yapılır. Böbrek kanseri tedavisinin potansiyel sonrası komplikasyonlarına karşı proaktif bir yaklaşım benimsemek, hastanın genel sağlığının korunmasına ve yaşam kalitesinin en üst düzeye çıkarılmasına yardımcı olur.