Akciğer Kanseri
21.03.2024
AKCİĞER KANSERİ TANI VE TEDAVİSİ
Akciğer kanseri akciğer dokularında başlayan ve hızla ilerleyebilen ciddi bir kanser türüdür. Dünya çapında en sık görülen kanser türlerinden biri olup kansere bağlı hastalıklar arasında önde gelen nedenlerdendir. Genellikle sigara kullanımıyla ilişkilendirilen akciğer kanseri, sigara içmeyenlerde de görülebilir ve bu durumda genellikle çevresel faktörler veya genetik yatkınlık etkili olabilir. Akciğer kanserinin iki ana tipi vardır: küçük hücreli (KHAK) ve küçük hücre dışı (KHDAK) akciğer kanseri. KHDAK tüm vakaların yaklaşık %85'ini oluştururken, KHAK daha agresif bir seyir gösterir. Erken teşhis akciğer kanseri tedavisindeki başarı şansını önemli ölçüde artırabilir, ancak maalesef çoğu vakada kanser ileri evrelerde teşhis edilir. Bu nedenle risk faktörlerine sahip bireyler için düzenli tarama önem taşır. Akciğer kanseri tıbbi araştırmanın yoğunlaştığı bir alan olup, yeni tedavi yöntemleri (hedefe yönelik terapiler, immünoterapiler) ve erken teşhis teknikleri bu alanda umut vaat etmektedir. Bu kanser türünün önemi yüksek görülme sıklığı ve genellikle kötü gidişatı nedeniyle sadece hasta bireyler ve aileleri için değil, aynı zamanda genel sağlık sistemleri için de büyüktür.
RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Akciğer kanseri çeşitli risk faktörlerine bağlı olarak gelişebilir. Bu faktörlerden bazıları modifiye edilebilir (değiştirilebilir) bazıları ise modifiye edilemez.
Akciğer kanserinin en önemli risk faktörleri:
Modifiye Edilebilir Risk Faktörleri
Sigara Kullanımı: Akciğer kanseri vakalarının büyük bir çoğunluğu, aktif sigara kullanımı ile ilişkilidir. Pasif sigara dumanına maruz kalmak da riski artırır.
Radon Gazı Maruziyeti: Radon doğal olarak oluşan radyoaktif bir gazdır ve yüksek seviyelerde maruz kalındığında akciğer kanseri riskini artırabilir.
Asbest ve Diğer Kanserojen Maddelere Maruziyet: Asbest, arsenik, krom, nikel ve diğer bazı endüstriyel maddelere maruziyet, özellikle meslek ile ilişkili ortamlarda, akciğer kanseri riskini artırabilir.
Hava Kirliliği: Uzun süreli hava kirliliğine maruz kalmak, akciğer kanseri riskini artırabilir.
Akciğer Hastalıkları: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve fibrozis gibi önceki akciğer hastalıkları, akciğer kanseri gelişme riskini artırabilir.
Modifiye Edilemez Risk Faktörleri
Yaş: Akciğer kanseri riski, yaşla birlikte artar. Çoğu akciğer kanseri vakası ı65 yaş ve üzerindeki kişilerde teşhis edilir.
Cinsiyet: Erkekler, kadınlara göre biraz daha yüksek akciğer kanseri riskine sahiptir, ancak bu fark sigara kullanımı oranlarındaki değişimlerle azalmaktadır.
Ailede Akciğer Kanseri Öyküsü: Ailede akciğer kanseri öyküsü olan bireyler, bu kanseri geliştirme riski daha yüksektir.
Genetik Yatkınlık: Bazı genetik mutasyonlar, akciğer kanseri gelişme riskini artırabilir.
Bu risk faktörlerinin bir kısmı, özellikle sigara kullanımı ve maruziyet kontrolü, kişisel tercihler ve yaşam tarzı değişiklikleri ile azaltılabilir. Erken teşhis ve risk faktörlerinin yönetimi, akciğer kanseriyle mücadelede önemli stratejiler arasında yer alır.
Akciğer kanserinde genetik risk faktörleri ve ailesel geçiş, bu hastalığın gelişiminde önemli etkenler arasında yer alır. Genetik faktörler, kişinin akciğer kanserine yatkınlığını etkileyebilir, ancak çoğu vakada kanser, çevresel etkenler ve yaşam tarzı seçimleriyle daha yakından ilişkilidir. Sigara kullanımı, asbeste maruz kalma gibi faktörlerin yanı sıra, bazı genetik mutasyonlar da akciğer kanseri riskini artırabilir. Özellikle, ailede akciğer kanseri öyküsü olan kişilerde, kansere yatkınlık daha yüksektir. Akciğer kanserinin bazı türleri, özellikle küçük hücreli olmayan akciğer kanseri (KHDAK), genetik yatkınlık açısından daha belirgin bir model gösterebilir. Genetik faktörler, kanserin belirli alt tiplerinde, örneğin EGFR veya ALK gen mutasyonları gibi hedefe yönelik tedavi seçeneklerine duyarlı olanlarda daha belirgin olabilir. Ancak, genel olarak, akciğer kanseri ailesel geçişi olan bir hastalık olarak kabul edilmez, ancak ailede birden fazla vakası olan bireylerde genetik yatkınlık söz konusu olabilir. Bu yüzden, yüksek riskli kişilerin genetik danışmanlık ve gerektiğinde genetik testler alması önerilir. Bu, özellikle aile öyküsü olan veya diğer risk faktörlerine sahip kişiler için geçerlidir. Bu tür genetik danışmanlık ve testler, bireyin riskini daha iyi anlamasına ve erken tespit stratejilerini belirlemesine yardımcı olabilir.
Resim 1. Toplumda meydana gelen tüm akciğer kanseri vakalarının gelişiminden %80-90 oranında sigara sorumludur.
NASIL OLUŞUR ?
Akciğer kanseri gelişimi hücrelerin normal büyüme ve bölünme düzeninin bozulmasından kaynaklanır ve bu süreç, bir dizi genetik ve çevresel faktörün etkileşimiyle gerçekleşir. Akciğer hücrelerindeki DNA hasarı, genetik mutasyonlara yol açabilir, bu da hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasına ve tümör oluşumuna neden olur. Sigara dumanı gibi kanserojen maddeler, akciğer hücrelerinde DNA'ya zarar vererek bu mutasyonların başlıca nedenlerindendir. Zarar görmüş DNA, onkogenlerin (kanserle ilişkili genler) aktivasyonuna veya tümör baskılayıcı genlerin inaktivasyonuna yol açabilir, bu da hücrelerin anormal davranışlarına ve kanser gelişimine neden olur. Ayrıca, hücrelerin kendi kendini imha etme (apoptoz) mekanizmasının bozulması da tümör gelişiminde rol oynayabilir. Kronik inflamasyon ve akciğer dokusunda sürekli hasar ve onarım süreçleri de akciğer kanserinin gelişimine katkıda bulunabilir. Bu karmaşık etkileşimler, akciğer kanserinin çeşitli türlerini ve hastalığın seyrini belirler ve bu nedenle tedavi stratejileri, bu çeşitliliği ve karmaşıklığı göz önünde bulundurarak belirlenmelidir.
BELİRTİLERİ NELERDİR ?
Akciğer kanseri başlangıç aşamalarında sıklıkla belirti vermez, bu da erken teşhisini zorlaştırır. Ancak ilerleyen evrelerde çeşitli belirtiler görülebilir. Akciğer kanserinin yaygın bulguları şunları içerir:
Öksürük: Kronik, sürekli ve zamanla kötüleşen bir öksürük, akciğer kanserinin en yaygın belirtilerinden biridir.
Nefes Darlığı: Tümörün hava yollarını tıkaması veya akciğer fonksiyonlarını etkilemesi nedeniyle nefes darlığı yaşanabilir.
Göğüs Ağrısı: Özellikle derin nefes alırken veya öksürürken, göğüste, sırtta veya omuzlarda ağrı veya rahatsızlık hissi oluşabilir.
Kanlı Balgam: Öksürürken kan veya kanlı balgam saptanabilir..
Ses Kısıklığı: Larenksin etkilenmesi sonucu ses kısıklığı veya değişiklikleri görülebilir.
Yutma Güçlüğü: Özellikle yemek borusuna yakın tümörlerde görülebilir.
Kilo Kaybı ve İştahsızlık: Açıklanamayan kilo kaybı ve iştahsızlık görülebilir.
Yorgunluk ve Halsizlik: Genel bir yorgunluk ve enerji eksikliği hissi olabilir.
Sık Enfeksiyonlar ve Ateş: Sık sık bronşit veya zatürre gibi enfeksiyonlar ve ateş saptanabilir
Lenf Bezi Şişmesi: Boyun veya koltuk altında lenf bezlerinde şişme görülebilir
Bu belirtiler akciğer kanserinin dışında başka durumlar için de görülebilir, bu nedenle bu tür belirtileri olan bireylerin kesin bir teşhis için hekime başvurmaları önemlidir. Erken teşhis, tedavi başarısını önemli ölçüde artırabilir.
TANISI NASIL KONULUR?
Akciğer kanseri tanısı, bir dizi tıbbi test ve değerlendirme süreçleriyle konulur. İlk olarak, hastanın semptomları, tıbbi geçmişi ve risk faktörleri doktor tarafından değerlendirilir. Ardından şüpheli belirtiler için görüntüleme testleri yapılır; bunlar arasında göğüs röntgeni, bilgisayarlı tomografi (BT) taraması ve pozitron emisyon tomografisi (PET) taraması bulunabilir. Eğer bu testler kanser şüphesini desteklerse, kesin tanı koymak için biyopsi yapılır. Biyopsi işleminde akciğer dokusundan küçük bir örnek alınarak mikroskop altında incelenir. Biyopsi kanser hücrelerinin varlığını, kanser türünü ve kanser hücrelerinin özelliklerini belirlemek için kullanılır. Ayrıca, bronkoskopi gibi bazı durumlarda ek prosedürler gerekebilir. Genetik ve moleküler testler, özellikle hedefe yönelik tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde yardımcı olabilir. Bu süreç akciğer kanserinin doğru bir şekilde teşhis edilmesini ve etkili bir tedavi planının oluşturulmasını sağlar. Tanı onkologlar, radyologlar, patologlar ve diğer hekimleri işbirliği içinde gerçekleştirilir.
PATOLOJİK TİPLER NELERDİR?
Akciğer kanseri genellikle iki ana patolojik türde sınıflandırılır:
Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (KHDAK) ve Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK)
Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (KHDAK): Akciğer kanserlerinin yaklaşık %75-80'nini oluşturan bu tür, genellikle daha yavaş yayılır. KHDAK kendi içinde dört ana grupta sınıflandırılır:
Adenokanser: Akciğer kanserlerinin en yaygın alt tipidir ve genellikle sigara içmeyen ve kadın hastalarda görülür.
Skuamöz (Yassı) Hücreli Kanser: Genellikle bronşların büyük hava yollarında gelişir ve sıklıkla sigara içenlerde görülür.
Büyük Hücreli Kanser: Bu tür diğer iki türden farklı olarak tanımlanır ve genellikle daha agresif bir seyir gösterir.
Karma Tip Kanserler: Bu grup birden fazla türün özelliklerini taşıyan kanserleri içerir.
Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK): Tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık %15'ini oluşturur ve çoğunlukla sigara içenlerde görülür. Bu tür hızlı büyüme ve yayılma eğilimi gösterir ve genellikle tanı anında ileri evrede bulunur.
Her iki ana tür de, akciğer dokusundaki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla karakterize edilir ve tedavi yöntemleri kanserin türüne ve özelliklerine göre belirlenir.
Resim 2. Akciğer kanseri gelişiminde çok sayıda genetik ve çevresel faktör de vardır.
PATOLOJİ İNCELEME NEYİ KAPSAR ?
Akciğer kanseri tedavisinde dikkate alınması gereken reseptörler, kanserin türüne ve hastanın özelliklerine bağlı olarak değişebilir. Ancak genel olarak akciğer kanserinde incelenmesi gereken önemli reseptörler şunlar olabilir:
Epidermal Growth Factor Receptor (EGFR) Reseptörü: EGFR mutasyonları akciğer kanseri tedavisinde önemlidir. EGFR inhibitörleri bu mutasyonlara sahip hastalarda etkili olabilir.
Anaplastic Lymphoma Kinase (ALK) Reseptörü: ALK gen değişiklikleri bazı akciğer kanseri türlerinde bulunabilir. ALK inhibitörleri bu tür hastalarda kullanılabilir.
ROS1 Reseptörü: ROS1 gen değişiklikleri nadir görülse de, bu tür değişikliklere sahip hastalar için ROS1 inhibitörleri bir tedavi seçeneği olabilir.
BRAF Reseptörü: BRAF gen mutasyonları bazı akciğer kanseri hastalarında görülebilir. Bu hastalar için BRAF inhibitörleri kullanılabilir.
Programmed Death-Ligand 1 (PD-L1): PD-L1 pozitifliği immünoterapi tedavisi seçiminde önemlidir. Yüksek PD-L1 pozitifliği olan hastalar, PD-1 veya PD-L1 inhibitörlerine yanıt verebilirler.
Kirsten Rat Sarcoma (KRAS) Geni: KRAS mutasyonları akciğer kanseri hastalarının bir alt kümesinde bulunur. Bu hastalar için özel tedavi seçenekleri geliştirilmeye çalışılmaktadır. KRASG12C mutasyonunda kullanımda olan akıllı ilaçlar vardır.
MET Reseptörü: MET gen değişiklikleri akciğer kanseri tedavisinde önemli olabilir ve MET inhibitörleri kullanılabilir.
RET Reseptörü: RET gen değişiklikleri nadir görülse de RET inhibitörleri bu tür değişikliklere sahip hastalar için etkili olabilir.
Bu reseptörler ve gen değişiklikleri hastanın tıbbi geçmişi ve kanserin türüne bağlı olarak incelenir. Tedavi planı bu reseptörlerin ve gen değişikliklerinin varlığına göre kişiselleştirilir. Bu nedenle her hasta için özel bir tedavi planı oluşturulurken bir onkologun önerilerine başvurmak önemlidir.
EVRELEME NASIL YAPILIR ?
Evreleme genellikle "TNM" sistemi kullanılarak yapılır:
T: Tümörün boyutu ve yerleşimi.
N: Lenf nodu tutulumu (yaygınlığı).
M: Uzak metastazın varlığı veya yokluğu.
Bu bilgilere dayanarak kanser aşağıdaki evrelerden birine sınıflandırılır:
Evre 0: Kanser sadece başlangıç noktasında ve lenf nodlarına veya diğer organlara yayılmamıştır.
Evre I: Kanser akciğerde sınırlıdır ve yayılmamıştır.
Evre II: Kanser akciğerde büyümüş olabilir ve bazı yakın lenf nodlarına yayılabilir.
Evre III: Kanser akciğerde büyümüş ve çevresindeki lenf nodlarına veya yakın organlara yayılmış olabilir.
Evre IV: Kanser akciğer dışındaki organlara metastaz (sıçrama) yapmıştır.
Evreleme sonuçları hastanın tedavi seçeneklerini ve prognozunu belirlemede önemli bir rol oynar. Bu nedenle, akciğer kanseri tanısı konan hastalar için doğru ve eksiksiz bir evreleme yapılması çok önemlidir. Evreleme işlemi bir onkolog tarafından yapılır ve hastanın tedavi planının belirlenmesine yardımcı olur.
Resim 3. Akciğer kanseri tedavisi başlangıç aşamasındaki tümör evresine göre yapılmaktadır.
EVRELERE GÖRE TEDAVİ NASIL YAPILIR?
Akciğer kanserinde tedavi seçenekleri, kanserin evresine bağlı olarak değişir.
Genel bir bakış açısıyla bu evrelere göre tedavi yaklaşımları aşağıdaki gibidir.
Erken Evre Akciğer Kanseri (Evre I ve II):
Cerrahi: Eğer tümör yeterince küçük ve vücudun diğer kısımlarına yayılmamışsa, cerrahi ile tümörün tamamının çıkarılması ana tedavi yöntemidir.
Radyoterapi: Cerrahi mümkün değilse veya ek tedavi olarak kullanılabilir.
Kemoterapi: Cerrahi sonrası bazı hastalarda kanserin geri dönmesini önlemek için kullanılabilir.
Lokal İleri Evre Akciğer Kanseri (Evre III):
Kemoradyoterapi: Kemoterapi ve radyoterapi genellikle birlikte kullanılır.
Cerrahi: Bazı durumlarda özellikle tümör küçültüldükten sonra cerrahi mümkün olabilir.
Hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi: Belirli genetik değişiklikleri taşıyan tümörler için veya bağışıklık sisteminin kanserle savaşmasına yardımcı olmak için kullanılabilir.
Metastatik Akciğer Kanseri (Evre IV):
Hedefe yönelik tedaviler: Belirli genetik mutasyonları veya proteinleri hedef alan ilaçlar kullanılabilir.
İmmünoterapi: Bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanıyıp yok etmesine yardımcı olur.
Kemoterapi: Kanserin yayılmasını kontrol altına almak için kullanılabilir.
Palyatif bakım: Semptomları hafifletmeye ve yaşam kalitesini artırmaya odaklanır.
Her hastanın durumu benzersizdir ve tedavi planı kişiye özel olarak belirlenmelidir. Bu nedenle en uygun tedavi yöntemlerinin belirlenmesi için bir onkoloji uzmanı ile detaylı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Akciğer kanseri tedavisi sürekli olarak gelişmekte olup, yeni tedavi seçenekleri araştırma aşamasındadır.
TEDAVİDE KULLANILAN İLAÇLAR NELERDİR ?
Akciğer kanseri tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar ve tedavi yöntemleri vardır. Bu yöntemler kemoterapiler, hormonal ilaçlar, hedefe yönelik (akıllı) ilaç tedavileri ve immünoterapiler olarak kategorize edilebilir. İşte bu tedavi türlerine ait bazı örnekler:
Kemoterapi İlaçları:
Sisplatin
Karboplatin
Dosetaksel
Paklitaksel
Gemsitabin
Vinorelbin
Pemetrekset
Hedefe Yönelik (Akıllı) İlaç Tedavileri:
EGFR inhibitörleri (örn., Erlotinib, Gefitinib, Afatinib)
ALK inhibitörleri (örn., Krizotinib, Seritinib, Alektinib)
BRAF inhibitörleri (örn., Dabrafenib, Vemurafenib)
ROS1 inhibitörleri (örn., Krizotinib)
MET inhibitörleri (örn., Kapmatinib, Tepotinib)
RET inhibitörleri (örn., Selpercatinib, Pralsetinib)
İmmünoterapiler:
PD-1/PD-L1 inhibitörleri (örn., Pembrolizumab, Nivolumab, Atezolizumab)
CTLA-4 inhibitörleri (örn., İpilimumab)
Bu ilaçlar ve tedavi yöntemleri, akciğer kanserinin tipine, evresine, hastanın genel sağlık durumuna ve kanserin genetik özelliklerine bağlı olarak farklı şekillerde ve kombinasyonlarda kullanılabilir. Bu yüzden tedavi planının her hastaya özel olarak onkoloji uzmanı tarafından belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, akciğer kanseri tedavisinde sürekli olarak yeni ilaçlar ve tedavi yöntemleri geliştirilmektedir, bu yüzden en güncel bilgi için tıbbi uzmanlarla görüşülmesi önemlidir.
İYİLEŞME SONRASI TAKİP NASIL YAPILMALI ?
Akciğer kanserinden iyileşme sonrası takip, hastanın sağlığının sürekli izlenmesi ve kanserin tekrarlaması veya başka komplikasyonların erken tespiti açısından hayati önem taşır. Bu takip genellikle düzenli aralıklarla yapılan fiziksel muayeneler, göğüs röntgeni veya bilgisayarlı tomografi taramaları ve kan testleri ile gerçekleştirilir. Takip sıklığı genellikle tedavi sonrasının ilk iki yılında daha sık olup, zamanla azalabilir. Hastalar ayrıca belirli semptomlar için eğitilirler, örneğin yeni veya kötüleşen öksürük, nefes darlığı, ağrı veya kilo kaybı gibi belirtiler, yeniden değerlendirilme gerektirebilir. Akciğer kanseri tedavisi sonrası takip planı, hastanın başlangıçta sahip olduğu kanser türüne, tedavi türüne ve genel sağlık durumuna göre özelleştirilir. Ayrıca, hasta desteği ve rehabilitasyon programları, iyileşme sürecinin bir parçası olarak önemli olabilir. Bu süreçte, sigara bırakma ve sağlıklı yaşam tarzı seçimleri de hastanın genel sağlık durumunu iyileştirmek ve nüks riskini azaltmak için kritik öneme sahiptir.